23 Haziran 2015 Salı

Assos

    Assos Behramkale herhalde memlekette gezilip görülmesi gereken yegane yerlerdendir.
Manzarası Ege severler için paha biçilemez derecesindedir kanımca.
    Buraya nasıl gittik ? Küçükkuyu'ya ziyarete gittiğimiz Tuncay arkadaşımızın rehberliğinde, müze kartımız olmadan biraz kaçak yollarla girdik içeri :) Tabii bu yöntemi anlatmayacağım.
    Ancak baştan söyleyeyim verdiğiniz paraya değer. Vakt-i zamanında burada yaşayan insanların ne kadar şanslı olduğunu söylememe gerek yok herhalde. Bundandır ki greklerden bunca düşünür zart zurt çıkmış. Çünkü burası gerçekten insana pek çok şey sorgulatabilir.
    Küçükkuyu'dan yaklaşık 15 dakika araba yolcuğuluyla vardık buraya. Yolda elbette zeytin tarlarları (tarla mı demeliyim bilemedim) ya da bahçeleri size eşlik ediyor tabii ki.
    Öncelikle şuraya varıyorsunuz.


     Bu tabeladan sola doğru kıvrıldığınızda küçük bir çarşıyla karşılaşıyorsunuz, bişey almadık biz, kaleye beleş giren adamlardan herhalde hediyelik eşya almasını beklemezsiniz.Çarşının bitimiyle beraber yol sağa kıvrılır ve girişe gelirsiniz. Nasıl gireceğiniz size kalmış :)

Assos kat kat oluşturulmuş bir şehir ve en üstte kalenin olduğu bölgede bir de tapınak var tabii ki öyle güzel manzaralı bir yere tapınak gibi bir yapı giderdi. Ayrıca Yunan adaları da "lan ben buraya yüzerim" kadar yakın Michael Phelps kondisyonundaysanız tabii.





      Buradan ayrıldıktan sonra yukarıdaki tabelanın sağından aşağı doğru  devam ederseniz, amfi tiyatroyla karşılaşıyorsunuz. Vaktin grekleri herhalde yüzyıllar sonra futbol hayranlarının buraya gelip kendi kendilerine 3lü çektireceklerini tahmin etmemişlerdir.Evet yaptık. Tribünlerin sağında mahzen yada mapushaneye benzer bir yer var, kapıları kapalıydı iştirak edemedik.

     Tiyatroya da veda ettikten sonra artık Ege'nin soğuk sularını kucaklama vakti gelmeliydi çünkü çok sıcaktı. Hepimizin kafasının üstünde serin mi serin denizin hayali baloncuğu çıkmaya başlamıştı, çok geçmedi yola koyulduk.
     Virajlı yol bitip denizi sıfırladıktan sonra kıyıda bulunan Jandarma karakolunun yanından yukarı çıkıp ardından sağa dönüp bir otelin otoparkına bıraktık aracımızı.
     Kutsal ayinimizin başlamasına çok az kalmıştı, hazırlıklarımızı yaptık aracı bıraktığımız otelin iskelesine kurulduk (şezlong yada şemsiye ücreti almadılar). İskelenin kıyısına doğru yöneldik tabii, her zamanki atlasam mı atlamasam mı ikilemleriyle muhabbet ederken, yerli bir turist en fazla 1,5 yaşındaki bebeğini suya sokunca elbette ikilemlerimizle muhabbetimizi kısa tutup bendeniz bir yunus balığı edasıyla, minimum su fışkırtmayla pek sevgilimiz Ege'yle buluştum. Ayinimi 10 dakika kadar devam ettirdikten sonra artık üşümeye başlamamdan dolayı çıktım denizden. Evet üşümemden dolayı çünkü buradaki su haziran ayında çok soğuktu. Tahminlerime göre herhangi bir ayda sıcak olmuyordu da.
     Ayinden sonra en güzel şey ise elbette bir biraydı.

Genel Olarak

Kesinlikle Gidilmeli

Fiyatlar

Bira : 7,5
Patates Kızartması: 7,5

11 Haziran 2015 Perşembe

Muğla, Ortaca Klasik Araba Müzesi

Dalyan İztuzu Plajına gitmek için yola çıkıp, Ortaca-Dalyan arasında rast geldiğimiz harkulede yer. Klasik araba tutkunlarının hayran kalacağı bu müzeyi ziyaret ettik.

Giriş: 2014 yılında 2,5 lira.


 
 


İlk Bakışta bir araba mezarlığını andırsa da. Bu arabalar ya sıralarının gelmesini ya da müşterilerini bekliyorlar.

 
 
 




Müzenin sahipleri, eski ustalardan. Araçların tüm bakımlarını yapıp, çalışır hala getirip satıyorlar.

 
 
 
 

Türkiye'nin her yerinde de aynı zamanda bakımsız kalmış ya da bir yerlerde unutulmuş arabaları tespit edip kolleksiyonlarına katıyorlar.



 
 
 
 
 
 

Bu araçların dilerseniz hazır halde olanlarını satın alabiliyorsunuz. Bir diğer seçenek ise müzede beğendiğiniz aracın bakımlarını yaptırıp, hazır hale getirip satın almak.